Sultan Mahmut, vezirlerine çok kıymetli bir inci vermiş ve “Bunu kırın!” diye emretmişti. “Onu kırmak, size zarar vermektir” dediler ve hiç birisi kırmadı. Sonra kölesi Ayaz’ı çağırdı. Ayaz, emir verilince tereddütsüz kırdı. İnciyi kırar, Sultan’ı kıramazdı.
“İnciyi kırmaktan çekinenler, inciden kıymetli olan sultanın emrini kırdılar.
İncinin değeri ile gözü kamaşanlar, sevginin değerini göremediler.
Ayaz dedi ki: ‘Ey ünlü kişiler. Padişahın emri mi, yoksa inci mi daha değerli?
Ey inciyi gören, Sultan Mahmud’u görmeyenler. Siz caddeyi bırakmış, sapa yola girmişsiniz.
Ben gözümü padişahtan ayırmam. Müşrik olmadığım için taşla işim yoktur.'” (Mevlânâ)
İslam’da hikmet, maksat, fayda çok önemlidir. Cenab-ı Hak, kâinatı hikmetle örmüş, hikmetle yaratmıştır. Fakat emir, hikmetin ötesindedir. Emir, hatırla, faydayla ölçülmez. İnsanın annesini dinlemesi, dediğini yapması, yemeğini pişirdiği için değil, annesi olduğu içindir. Yemek pişiremediği gün de sözünü dinleyecektir.
Dini hükümlerin bir kısmına “taabbüdî” denilir, aklın muhakemesine bağlı değildir, emir olduğu için yapılır. İlleti, asıl yaptırıcı sebebi emirdir.
Bir kısmına “mâkulül-mânâ” denir. Yani, bir maksat ve fayda o hükmün verilmesinde öne çıkmıştır.
Fakat yine de insanın gördüğü maksatlar ve faydalar emrin asıl sebebi değildir. Çünkü hakikî illet, sebep Allah’ın emretmesi veya yasaklamasıdır.
Mesela, biri dese, ‘”Ezanın maksadı, Müslümanları namaza çağırmaktır. Şu halde bir tüfek atmak kâfidir.’ Hâlbuki o divane bilmez ki, ezanın binlerce faydasından o sadece bir faydası ve maksadıdır.
Tüfek sesi bir fayda sağlasa da, insanlık adına Allah’ın birliğinin, hâkimiyetinin, terbiyeciliğinin ve kulluğun ilanı olan ezanın yerini nasıl tutar?” (29. Mektup-S)
Her şeye menfaat gözüyle bakan bencikler, ahireti göremeyen, İlahî maksatları kuşatamayan kısa akılları ile hadlerini aşar, “Bu şunun içindir!” diyerek nefislerini konuşturur, hükmü, kendi gördükleri faydaya bağlamaya çalışırlar. Hâlbuki “Hükm-ü fetva ona bina edilmez,” (Hutbe-i Şâmiye)
Emrin hikmetin ötesinde olmasındaki lezzeti, güzelliği ve edebi fark edenler, bir emri yerine getirirken insanların bakışına aldırmaz, dünyevi faydaları aramaz. Çünkü Rablerinin hoşnutluğu ve akıbet, onlar için çok daha önemlidir.
Maddeye, makama, taşa, zevke, insanlara tapulamaktadırlar ki, emri kırmayı inciyi kırmaya tercih etsinler.
“Kulluk, İlahi emrin gereğini yapmak ve Allah’ın rızasını kazanmak içindir. Kulluğun sebebi emir, neticesi Hakk’ın rızasıdır. Asıl meyveleri ve faydaları ise ahirette görünür.” (17. Lem’a-S)
Mehmet Akar